1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu Cumhuriyet'in dönüm noktası oldu. O yıl yollar ya demokrasiye ve özgürlüğe açılacak ya da güvenlik gerekçe gösterilerek kapalı rejime, otokrasiye, hatta diktatörlüğe dönülecekti. Ne yazık ki ikinci ihtimal gerçek oldu ve Türkiye yalnız siyasi rejimini değil, geçmişi de karartacak olan adımı attı. Cumhuriyet'in ürünü olan yeni kimliğe uygun yeni bir tarihin inşası için 1930'lu yılları beklemek gerekecekti. Nitekim 1931'de ilk resmi tarih ders kitapları yayınlanınca görüldü ki, uzak tarihe olduğu kadar yakın tarihe de sihirli bir el değmişti.Kendisini tehdit altında hisseden yeni rejim tarafından tarihten duyulması istenen seslere izin verilecek, istenmeyenler ise susturulacak, hatta susturulduğunu haber vermek isteyenler dahi susturulacaktı. Böylece İsmet Paşa'nın damadı Metin Toker'in sözleriyle Türkiye kamuoyu 1925'ten sonra bir mezar sessizliğine bürünmüş oldu.